Fen Bilimleri Enstitüsühttps://hdl.handle.net/11494/492024-03-29T10:56:36Z2024-03-29T10:56:36ZEskişehir ili Beyazaltın ve Kozlubel köyleri magnezit maden sahalarındaki rehabilitasyon çalışmalarının değerlendirilmesiPelvan, Fatihhttps://hdl.handle.net/11494/44372023-01-09T13:41:13Z2022-01-01T00:00:00ZEskişehir ili Beyazaltın ve Kozlubel köyleri magnezit maden sahalarındaki rehabilitasyon çalışmalarının değerlendirilmesi
Pelvan, Fatih
Bu çalışma, 1990’lı yıllarda madencilik faaliyetlerine başlanılmış ve 2015’li yıllarda sona
ermiş iki ayrı magnezit maden sahasındaki rehabilitasyon çalışmalarının değerlendirilmesi
amacıyla ele alınmıştır. Araştırma alanı olarak Eskişehir Orman Bölge Müdürlüğü Çatacık
Orman İşletme Müdürlüğü Alpu Orman İşletme Şefliğinin sorumluluk alanında olan
Beyazlatın ve Kozlubel magnezit maden sahaları seçilmiştir. İlk önce Beyazlatın ve
Kozlubel magnezit maden sahaları için maden izni verilmeden önce hazırlanmış olan
rehabilitasyon projeleri ilgili yerlerden temin edilmiştir. Projelerdeki maden çalışmaları sona
erdikten sonra yapılması gereken arazi hazırlığı (toprak işleme, teras formu verme ve
galvanizli tel ile çit yapımı), fidan dikme, bakım ve koruma şeklinde faaliyetler kayıt altına
alınmıştır. Beyazlatın ve Kozlubel magnezit maden sahalarında kapatıldıktan sonra yapılmış
olan arazi hazırlığı (toprak işleme, teras formu verme ve galvanizli tel ile çit yapımı), fidan
dikme, bakım ve koruma faaliyetleri yerinde değerlendirilmiştir. Çalışma sonunda
madencilik çalışmalarının verilen izin sahalarının tamamında gerçekleşmediği, bazı
kısımlarda izin sahalarının dışında da faaliyetlerin yürütüldüğü sonucuna varılmıştır.
Rehabilitasyon çalışmalarında belirlenen hedeflere sayı ve miktar olarak ulaşıldığı, çalışma
alanları değiştiğinden ilk proje ile rehabilitasyon amacıyla yapılan faaliyetlerin uyuşmadığı
anlaşılmıştır. Bu tür madencilik faaliyetlerinde hazırlanan ilk projenin maden çalışmaları
kapatılmadan hemen önce revize edilmesi önerilmektedir.
2022-01-01T00:00:00ZOrman ekosistemlerinin erozyonu önleme fonksiyonunun amenajman planlama sürecine entegrasyonuVatandaşlar, Canhttps://hdl.handle.net/11494/30942021-04-15T08:37:19Z2020-01-01T00:00:00ZOrman ekosistemlerinin erozyonu önleme fonksiyonunun amenajman planlama sürecine entegrasyonu
Vatandaşlar, Can
Toprak erozyonuyla oluşan arazi tahribatı, dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Türkiye'de de en önemli çevresel sorunlardan biridir. Orman ekosistemleri, doğru yönetildikleri takdirde, bu sorunun çözümünde kilit rol oynamaktadırlar. Bu rolün daha da etkinleştirilmesi için ormanların odun üretimi gibi ekonomik fonksiyonlarının yanı sıra, erozyonu önleme gibi ekolojik fonksiyonlarının da Ekosistem Tabanlı Fonksiyonel/Çok Amaçlı Planlama (ETFOP) yaklaşımıyla hazırlanan orman amenajman planlarına yansıtılmaları gerekmektedir. Bu çalışmanın amacı; ormanların erozyonu önleme fonksiyonunun Türkiye'deki ETFOP sistemine entegrasyonudur. Bu amaçla; Veliköy ve Olur Planlama Birimleri (PB)'nin (i) yıllık potansiyel toprak kaybı ve erozyonu önleme fonksiyonlarını sayısallaştırarak haritalamak, (ii) amenajman planlarında erozyonu önleme fonksiyonuna ayrılması gereken alanları belirlemek, (iii) bunun için gerekli olan kriter ve göstergeleri geliştirmek ve (iv) Toprak Koruma İşletme Sınıfları'nda toprak kaybını minimize edecek optimal orman kuruluşunu ortaya koymak hedeflenmiştir. Her iki PB'nde toplam 250 örnek alanda ağaç serveti ve artım envanteri yapılmıştır. Örnek alanlarda ölü örtü kalınlığı, diri örtü yüksekliği gibi birçok ilave değişken de ölçülmüş ve üst toprak örnekleri toplanmıştır. Erozyon risk haritaları ise Yenilenmiş Evrensel Toprak Kaybı Eşitliği (RUSLE) kullanılarak çok yüksek çözünürlüklü hava fotoğrafları ile üretilmiştir. Ormanların erozyonu önleme fonksiyonunu sayısallaştırmak için sahada hiç bitki örtüsünün olmadığını varsayan ve mevcut durumu modelleyen senaryolar tasarlanmıştır. Böylece sahadaki maksimum erozyon, potansiyel erozyon, önlenen erozyon ve toprak koruma performans indisi (TKPİ) gibi kantitatif göstergeler elde edilmiştir. Bu göstergeler yardımıyla, erozyonu önleme fonksiyonunu meşcere yapısıyla sayısal olarak ilişkilendirmek mümkün olmuştur. Veliköy ve Olur PB'lerinde ormanların erozyonu önleme fonksiyonu sayesinde önlenen toprak kaybı miktarı sırasıyla 2,59 ve 5,08 Mt yıl-1'dır. Normal (>%10) kapalılıktaki ormanlar, bulundukları sahadaki erozyonu çıplak saha koşullarına göre %95'e varan oranlarda azaltabilmişlerdir. Değişik yaşlı seçme ormanlarda GD, GLD, LA rumuzlu kuruluşların; aynı yaşlı maktalı ormanlarda ise Çsc3, Çscd3, LGÇscd3 gibi meşcere tiplerinin ilgili fonksiyonu en iyi şekilde yerine getirdikleri anlaşılmıştır. Bu meşcerelerde neredeyse hiç erozyon yaşanmamıştır. Veliköy ve Olur'daki tüm bitki örtüsünün erozyonu önleme fonksiyonuna rağmen, sahadaki potansiyel toprak kaybı miktarlarının sırasıyla ort. 7,8 ve 15,8 t ha-1 yıl-1 olduğu tahmin edilmiştir. Erozyon haritaları altlık olarak kullanılarak, potansiyel toprak kaybı tolere edilebilir miktarın (5 t ha-1 yıl-1) üzerinde olan orman alanları erozyonu önleme fonksiyonuna ayrılmış ve bu tür alanlara eta verilmemiştir. Diğer yandan, daha önce planlarda doğayı koruma fonksiyonuna ayrılmış olan fakat erozyon riski bulunmayan ormanlar tespit edilerek, bunların bir kısmı üretime aktarılmıştır. Yeni düzenlemeyle, Veliköy ve Olur PB'lerindeki erozyon azaltıldığı gibi, toplam periyodik (20 yıllık) eta miktarları da sırasıyla %12,3 ve %1,8 oranlarında artmıştır. Dolayısıyla, ilgili mevzuatta erozyonu önleme ve doğayı koruma fonksiyonlu ormanları belirlerken kullanılan ayrım kriterleri gözden geçirilmelidir. Sonuç itibariyle, ormanların erozyonu önleme fonksiyonunu maksimize edebilmek için değişik yaşlı seçme kuruluşunun tercih edilmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bunun mümkün olmadığı yerlerde saf ibreli, çok katlı ve sık meşcereler kurulmalıdır. Hangi meşcere tipi olursa olsun, ormanın kapalılık derecesi olabildiğince yüksek tutulmalıdır. Erozyonu önleme fonksiyonlu Sarıçam işletme sınıfları için optimal idare süresi, 100?120 yıl olmalıdır. Özellikle yüksek eğimli (>%30) sahalarda, 120 yılı aşan idare süresinin yıllık potansiyel toprak kaybı miktarını giderek arttırdığı anlaşılmaktadır. Sarıçam'ın Toprak Koruma İşletme Sınıfları için hedeflenmesi gereken göğüs yüzeyi ise yaklaşık 55 m2 ha-1'dır. Bu çalışmada üretilen performans göstergeleri ve diğer modellerin, plan yapıcılar için önemli birer veri kaynağı oluşturacağı ve ileride geliştirilecek modelleme yazılımlarına altlık oluşturarak, bilimsel karar verme süreçlerinde yardımcı olacağı düşünülmektedir. Böylece gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, Türkiye ormancılığında da gerçek anlamıyla ETFOP uygulamasına bir adım daha yaklaşılmış olacaktır.; Erosion-induced land degradation is considered to be one of the most important environmental problems in Turkey, as well as many parts of the world. Forest ecosystems play a crucial role in solving the problem if properly managed. Improving this role is closely related to integrating the ecological values of forests –such as erosion control? into forest management plans prepared under the Ecosystem-based Multi-functional Forest Planning (EBMFP) concept. The main objective of this study is to integrate the erosion control value of forests into the EBMFP system used in Turkey. To this end, the aims were to; (i) quantify and map the annual potential soil loss and erosion control value, (ii) determine the forest areas allocated for erosion control in forest management plans, (iii) develop useful performance indicators for the integration process, and (iv) determine optimal forest forms minimizing soil losses in Veliköy and Olur Forest Planning Units (FPUs). Within these FPUs, growing stock and increment inventory was performed on 250 sample plots. In addition to typical inventory parameters; litter thickness, undergrowth height, and surface roughness were measured on the ground. Besides, topsoil samples were collected from each plot. Erosion risk maps were generated using the Revised Universal Soil Loss Equation (RUSLE) with very-high-resolution aerial photographs. Two scenarios were developed for quantifying the erosion control value. Thus, the amount of maximum, potential, and prevented erosion, as well as the soil protection performance index (SPPI), were calculated for the case study areas. Finally, the erosion control value was quantitatively related to each stand's biophysical structure. Thanks to the erosion control value of forests, 2.59 and 5.08 Mt yr-1 of soil were retained in place in Veliköy and Olur FPUs, respectively. Productive forests (canopy cover>10%) could reduce erosion rates by as much as 95% compared to the bareland conditions. In terms of soil protection performance, the best stand types were GD, GLD, and LA among uneven-aged forests, while Çsc3, Çscd3, and LGÇscd3 were prominent among even-aged stands. There was almost no soil loss on lands covered by those stand types. Despite the protective effects of all land cover types in the FPUs, the average annual soil losses were predicted to be 7.8 and 15.8 t ha-1 yr-1 for Veliköy and Olur, respectively. Given the erosion risk maps, the forest lands currently suffering from intolerable soil losses (>5 t ha-1 yr-1) were allocated to erosion control and no wood production activity was planned for those forests. On the other hand, the forest lands previously allocated to the nature protection value, but showing no erosion risk, were detected and some of them were assigned to wood production. Thanks to the new arrangement, potential soil losses were reduced while periodic (20-year) allowable cut amounts increased by 12.3% and 1.8% for Veliköy and Olur FPUs, respectively. Thus, we conclude that the functional land allocation criteria currently used in the Turkish forest management guideline need to be revised. Overall, an uneven-aged management system should be preferred for maximizing the erosion control value provided by forest ecosystems. If this is impossible due to poor site conditions, the establishment of multiple-layered, dense, and pure coniferous stands should be aimed. No matter which stand type is preferred, the forest's canopy cover ratio must be as high as possible. The optimal rotation age is 100?120 years for Scots pine forests allocated for erosion control. Potential soil loss gradually increases after 120 years, particularly on steep sites (slope>30%) of Scots pine. Finally, a stand basal area of around 55 m2 ha-1 seems to be optimal for these forests. The performance indicators, models, and maps presented in this study are expected to be essential data sources for forest management planners and practitioners. These may also help in scientific decision-making by serving as a baseline for national decision support systems to be activated in the future. Thus, Turkey will likely move towards more effective implementation of the EBMFP on the ground, like many developed countries.
YÖK Tez No: 655828
2020-01-01T00:00:00ZCrataegus monogyna (Pallas ex. bieb) (Kırmızı alıç) ve Crataegus pontica (K. Koch) (Doğu Karadenız alıcı) tohumlarının çimlenme özelliklerinin belirlenmesiYıldırım, Ferhathttps://hdl.handle.net/11494/30852021-04-15T08:37:18Z2018-01-01T00:00:00ZCrataegus monogyna (Pallas ex. bieb) (Kırmızı alıç) ve Crataegus pontica (K. Koch) (Doğu Karadenız alıcı) tohumlarının çimlenme özelliklerinin belirlenmesi
Yıldırım, Ferhat
Bu çalışma Crataegus monogyna (Pallas Ex. Bieb) ve Crataegus pontica (K. Koch.) tohumlarının özelliklerinin tespiti ve çimlenme engellerinin giderilmesi için uygulanabilecek ön işlemlerin ortaya konulması amacıyla gerçekleştirilmiştir. Çalışmada kullanılan C. monogyna meyveleri Artvin ili Hatilla Vadisinden, C. pontica; Artvin ili Yusufeli ilçesi Pamukçular köyünden doğala olarak yayılış gösterdikleri alanlardan 2016 yılında toplanmıştır. Tohum özelliği olarak, tohum çapı, tohum boyu, 1000 tane ağırlığı, nem içeriği, doluluk oranı ve tohum kabuğunun kalınlığı dikkate alınmıştır. Çimlenme engellerinin giderilmesi amacıyla kullanılan önişlemler ise sülfürik asitte (H2SO4) bekletme, küllü (meşe külü) suda bekletme, hidrojen peroksitte (H2O2) bekletme, mekanik zedeleme, suda bekletme ve sülfürik asitte bekletme ile küllü suda bekletme önişlemlerinin kombinasyonlarıdır. Ekimler 45'lik viyollere 4 tekrarlı rastlantı blokları deneme desenine göre gerçekleştirilmiştir. Çalışmalar sonucunda C. pontica tohumlarının kabuk kalınlıklarının ve tohum çap ve boyunun C. monogyna tohumlarına oranla daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Uygulanan ön işlemelerden C. pontica türünde 2 saatlik etil alkolde bekletme, 6 saatlik etil alkolde bekletme ve 6 saatlik hidrojen peroksitte bekletme işlemlerinde ve C. monogyna türünde ise 2 saatlik etil alkolde bekletme ve 6 saatlik etil alkolde bekletme ön işlemlerinde çimlenme sağlanamamıştır. En yüksek çimlenme yüzdesi C. pontica türünde %74 oranında 6 saat sülfürik asitte bekletme ile 6 günlük küllü suda bekletme ön işleminde kombinasyonunda, C. monogyna türünde ise %26 oranında 6 saat sülfürik asitte bekletme ile 2 saat küllü suda bekletme kombinasyonundan elde edilmiştir. Çalışmanın sonuçları C. pontica tohumlarının çimlenme engel derecesinin C. monogyna tohumlarına oranla daha düşük olduğunu göstermektedir.; This study was carried out in order to determine the seed characteristics of Crataegus monogyna (Pallas Ex. Bieb) and Crataegus pontica (K. Koch.) and to determine pre-treatments for overcome of germination barriers. The C. monogyna fruit used in the study werwe collected from Hatilla valley – Artvin and C. pontica collected from Pamukçular village –Yusufeli (province of Artvin) in 2016. Seed diameter, seed size, seed weight, moisture content, occupancy rate and thickness of seed coat were taken into consideration as seed characteristics. Pre-treatments used to remove germination barriers are sulfuric acid (H2SO4), floats on water, floats on ash solution, hydrogen peroxide (H2O2), mechanical scarification and some combinations of ash solution and sulfuric acid pretreatments. Sowings were performed according to the 4 replicated random block design. 45 seeds were sown each replication for each pretreatment Studies showed that C. pontica seeds have higher seed coat thicknesses and seed diameter and length than C. monogyna seeds. No germination was observed in C. monogyna seed pretreated with pretreatments of 2 hours of ethyl alcohol, 6 hours of ethyl alcohol and 6 hours of hydrogen peroxide. In addition, germinations were not accrued in C. pontica seeds pretreated with 2 hours of ethyl alcohol and 6 hours of ethyl alcohol. The highest germination percentage was obtained in combination with 74% in the case of C. pontica seeds in combination of 6 hours of sulfuric acid and 6 days in the ash solution pre-treatment, and in the case of C. monogyna species, 26% with combinations of sulfuric acid and 2 hours with ash water solutions pretreatments. The results of the study show that the germination barrier of C. pontica seeds is lower than C. monogyna seeds.
YÖK Tez No: 527931
2018-01-01T00:00:00ZKültürel peyzaj planlaması kapsamında tarihi çevrelere yönelik kentsel tasarım önerileri: Tarihi İspir kalesi ve İspir evleri örneğiErtem, Zeynep Karabudakhttps://hdl.handle.net/11494/30892021-04-15T08:37:18Z2019-01-01T00:00:00ZKültürel peyzaj planlaması kapsamında tarihi çevrelere yönelik kentsel tasarım önerileri: Tarihi İspir kalesi ve İspir evleri örneği
Ertem, Zeynep Karabudak
Günümüzdeki koruma anlayışı geçmiş yıllara göre çağdaş, yenilikçi ve amacına daha uygun bir yaklaşımdır. Koruma anlayışı dünyada ve ülkemizde artık anıtsal yapı ölçeğinden, çevresel ögeleri de kapsayan bütünsel bir koruma anlayışına evrilmiştir. Fakat ne yazık ki yasalardaki eksiklikler, kamuoyunun hala koruma konusunda bilinçsiz olması, devlet kurumlarının yetersizliği gibi durumlardan dolayı, tarihi çevreler ve kültürel peyzajlar tam anlamı ile korunamamakta, tahribata uğramaya devam etmektedirler. Bu tez çalışmasının amacı kültürel peyzaj alanlarının içerisinde bulunan tarihi sokak dokusunun bir bütün olarak ele alınarak; bu alanların tahribatını önlemek amacıyla korunmasına ve yaşatılmasına yönelik kentsel tasarım önerileri geliştirmektir. Bu bağlamda kültürel peyzaj özelliklerine ve özgün yöresel mimari ögelere sahip olan İspir ilçesi araştırma alanı olarak seçilmiştir. Araştırmanın kuramsal temellerini tespit etmek amacıyla, kültürel peyzajlar, tarihi çevreler, Türk kent ve sokak dokusu konuları başta olmak üzere tarihi çevrelerde kentsel planlama konularında yapılan çalışmalar incelenmiştir. Araştırma yöntemi kapsamında veri toplama, analiz ve değerlendirme çalışmaları yapılmıştır. Bulgular kısmında; İspir ilçesinin kentsel dokusu detaylı bir şekilde incelenmiş ve elde edilen veriler bilgisayar ortamına aktarılarak haritalar oluşturulmuştur. Araştırma sonucunda kültürel peyzaj alanlarının koruma kullanma dengesi içerisinde koruma, onarma, yaşatma ve yönetme politikalarının oluşturulması, yerel yönetimlerin ve yerel halkın desteğiyle, disiplinler arası meslek gruplarından oluşan bir komiteyle yapı ve çevresinin bütünleşik bir şekilde planlanması gerektiği sonucuna varılmıştır.; Today's understanding of protection is contemporary, innovative and more appropriate to its purpose than in previous years. The understanding of conservation has evolved from the monumental building scale to a holistic approach to conservation in the world and in our country. Unfortunately, due to the shortcomings in the law, the unconsciousness of the public and the inadequacy of the state institutions, historical environments and cultural landscapes cannot be fully protected and continue to be destroyed. The aim of this thesis is to examine the historical street texture within the cultural landscape areas as a whole; to develop urban design proposals for the conservation and maintenance of these areas in order to prevent destruction. In this context, Ispir district, which has cultural landscape features and original regional architectural elements, has been chosen as the research area. In order to determine the theoretical foundations of the study, studies on cultural landscapes, historical environments, Turkish urban and street texture issues, especially urban planning in historical environments were examined. Data collection, analysis and evaluation studies were conducted within the scope of the research method. In the findings section; The urban texture of the town of İspir was examined in detail and the data obtained were transferred to computer and maps were created. As a result of the research, it was concluded that the conservation, restoration, maintenance and management policies should be established within the balance of conservation and use of cultural landscape areas, and the structure and environment should be planned in an integrated way with the support of local governments and local people and with a committee of multidisciplinary professional groups.
YÖK Tez No: 590881
2019-01-01T00:00:00Z