Cilt 3 Sayı 1 2017https://hdl.handle.net/11494/33392024-03-29T09:05:00Z2024-03-29T09:05:00ZArama kurtarma örgütleri ve ulusal medikal kurtarma ekipleri (UMKE)Günaydın, MücahitTatlı, ÖzgürErsöz Genç, Esrahttps://hdl.handle.net/11494/11812021-08-13T08:35:31Z2017-01-01T00:00:00ZArama kurtarma örgütleri ve ulusal medikal kurtarma ekipleri (UMKE)
Günaydın, Mücahit; Tatlı, Özgür; Ersöz Genç, Esra
Afet, insanlar için fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplar doğuran, insanın normal yaşantısını ve eylemlerini durduran veya kesintiye uğratan olaya verilen genel bir isimdir. Afetlerin doğurduğu sonuçlara bakıldığında çok fazla can ve mal kaybına neden oldukları görülür. Kayıpların bir kısmı doğrudan hemen afet ile birlikte ortaya çıkarken bir kısmı ise belirli bir süre sonra ortaya çıkabilir. Afet esnasında ve sonrasında hızlı müdahale, insan hayatını kurtarmada son derece önemlidir. Dünya’da afet ve acil durumlara müdahale etmek amacıyla pek çok arama kurtarma örgütü kurulmuştur. Türkiye’deki arama kurtarma örgütlerinden biri olan Ulusal Medikal Kurtarma Ekipleri (UMKE), çok sayıda can kaybının yaşandığı 1999 depremi sonrasında, afete maruz kalmış kişilere doğru ve çabuk müdahale ederek, ölü ve yaralı sayısını kabul edilebilir rakamlara indirgemek amacıyla 2004 yılında kurulmuştur. UMKE ulusal ve uluslararası her tür afet ve olağandışı durumlarda afetzedelere medikal kurtarma yapmak amacıyla Sağlık Bakanlığı tarafından oluşturulan yönergeye göre çalışan gönüllü sağlık çalışanlarından oluşan ekiplerdir.; Disaster is a generic name given to an event causing physical, economic and social losses for people and it stops or interrupts the normal life and actions of the people. When looking at the outcomes of disasters, it can be seen that they mostly cause loss of life and property. While some of these losses emerged immediately with the disaster, some may occur after a certain time. Rapid intervention in during and after disaster is extremely important to recovery of people’s life. Many search and rescue organizations were founded in the World in order to intervene to disasters and emergency situations. After the 1999 earthquake that caused a lot of casualties, National Medical Rescue Teams (NMRT), one of the search and rescue organizations of Turkey, was founded in 2004 for the purpose of reducing number of dead and wounded to an acceptable rate by doing accurate and quick intervention for people exposed to disasters. NMRT are teams made up of volunteer health personnel working according to the regulations created by Ministry of Health to provide medical rescue services to victims of disasters and emergencies of all kinds, both domestic and international.
2017-01-01T00:00:00ZYenilenebilir enerji kaynaklarının küresel iklim değişikliği üzerine etkisiGüner, Esra DenizTuran, Emine Suhttps://hdl.handle.net/11494/11802021-08-13T08:16:43Z2017-01-01T00:00:00ZYenilenebilir enerji kaynaklarının küresel iklim değişikliği üzerine etkisi
Güner, Esra Deniz; Turan, Emine Su
Sanayileşme sürecinin bir sonucu olarak 1870’li yıllardan bu yana, fosil yakıtların kullanımındaki artışla birlikte insanlık, küresel iklim değişikliği sorunuyla yüzleşmek zorunda kalmıştır. Bu sorun gelişmişlik düzeyinden bağımsız olarak dünya ülkelerinin hemen hepsini ciddi oranda etkilemektedir. Yenilenebilir enerji veya alternatif enerji kaynakları son yıllarda savunulmakta olup, doğayı koruma üzerine en fazla uzlaşı sağlamış önerme olarak öne çıkmaktadır. Küresel ısınma, iklim değişikliği ve sınırlı doğal kaynaklardaki azalmasıyla birlikte doğaya ve doğal kaynaklara zarar vermeyen enerji ve üretim biçimleri, bilhassa Kyoto Protokolünün imzalanmasını izleyen süreçte, devletlerin öncelikli taleplerinden biri haline gelmiştir. Bu çalışmada, küresel iklim değişikliği sorunu ve bu sorunun yönetimi için yenilenebilir enerji kaynakları kullanımının yaygınlaştırılmasının önemi ortaya konulmaktadır.; With the industrialization process, humanity has had to face the problem of global climate change through the intensive use of fossil fuels since the 1870s. This problem is seriously affecting all countries of the world regardless of the level of development. Renewable energy or alternative energy sources have been advocated in recent years, which is the most agreed proposition that has become prominent on the conservation of nature. With global warming, climate change, and scarcity of limited natural resources, the forms of energy and production that do not pollute nature have become one of the priority demands of the states especially since the signing of the Kyoto Protocol. In this study, the issue of global climate change and the importance of disseminating the use of renewable energy resources in respect to managing this problem were revealed
2017-01-01T00:00:00ZTürkiye’de çevresel etki değerlendirme mevzuatındaki değişimlerTuran, Emine SuEsra Deniz, Günerhttps://hdl.handle.net/11494/11792021-08-13T08:17:30Z2017-01-01T00:00:00ZTürkiye’de çevresel etki değerlendirme mevzuatındaki değişimler
Turan, Emine Su; Esra Deniz, Güner
Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) çalışmaları günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde gerek yasal, gerekse uygulama olarak yerini almışken, ülkemizde ise1983 yılında yürürlüğe giren Çevre Kanunu’nun 10. maddesi ile yasal statüye kavuşmuştur. Çevre Bakanlığı’nın teşkilatlanmasından sonra 07 Şubat 1993 tarihinde yönetmelik olarak uygulamaya geçirilmiştir. ÇED’in ülkemizde yeni olması sebebiyle uygulamada ortaya çıkan sorunların giderilmesi, etkin ve verimli uygulamanın sağlanması amacıyla yönetmelik 23 Haziran 1997 tarihinde revize edilmiştir. Daha sonra, Avrupa Birliği (AB) Mevzuatı ile uyum çalışmaları kapsamında ve AB ÇED Direktifi doğrultusunda, ÇED yönetmeliği 2002 ve 2003 yıllarında yeniden revize edilerek 16 Aralık 2003 tarih ve 25318 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 2003 yılında yayımlanan yönetmeliğin ardından 2008 ve 2013 yıllarında revize edilmiş ve son olarak 2014 yılında revize edilen hali ile bugün yürürlükteki son şeklini almıştır. Bu çalışmada, 1993 yılından itibaren geçen 23 yıllık sürede toplamda 7 kez tamamen değişikliğe gidilmiş olan ÇED yönetmeliğindeki değişiklikler ele alınmıştır. Ayrıca, Türkiye’nin değişen ve gelişen koşullarının etkisiyle ÇED raporu hazırlama sürecinde günümüze kadar meydana gelen değişimler de ayrıntılı şekilde incelenmiştir.; Environmental Impact Assessment (EIA) studies have taken place in developed and developing countries both as legally and practically, while it reached legal status through the 10th article of the Environment Law entered in force in 1983 in our country. After the Ministry of Environment was established, it was carried into practice as legislation on February 07, 1993. The legislation was changed in 23 June 1997 with the aims of solving the problems raised in practice and providing effective and efficient implementation. Later on, within the scope of harmonization works with the European Union (EU) Legislation and in line with the EU EIA Directive, the EIA Regulation was revised again in 2002 and 2003 and entered into force after promulgated in the Official Gazette in 16 December 2003 with the number of 25318. Following the legislation published in 2003, the regulation was rectified in 2008 and 2013 and finally has been revised in 2014 to take its current form as it is today. In this study, the changes in the EIA regulation-that was completely amended total of 7 times in the 23 years period since 1993- are discussed. In addition, the changes in the process of preparing the EIA report under changing and developing conditions in Turkey were examined in detail as of today.
2017-01-01T00:00:00ZDoğu Karadeniz Bölgesindeki bazı doğal kaynak sularının elemental analizi ve haritalandırılması ile çevre ve insan sağlığına etkilerinin araştırılmasıKobya, YaşarYeşilkanat, Cafer Merthttps://hdl.handle.net/11494/11782021-08-13T08:37:33Z2017-01-01T00:00:00ZDoğu Karadeniz Bölgesindeki bazı doğal kaynak sularının elemental analizi ve haritalandırılması ile çevre ve insan sağlığına etkilerinin araştırılması
Kobya, Yaşar; Yeşilkanat, Cafer Mert
Bu çalışmada, Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki 7 ildeki (Artvin, Rize, Trabzon, Giresun, Ordu, Gümüşhane ve Bayburt) doğal kaynak sularının elemental analizinin yapılması ve bu analiz yardımıyla, jeoistatistik analiz kullanılarak bölgenin tamamının elemental olarak dağılımının belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda, Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki 40 adet doğal kaynak suyu örneğinde ICP-OES cihazı yardımı ile elemental analiz (Na, Al, P, Cl, K, Ca, V, Mn, Fe, Ni, Cu, Zn) yapılmıştır. Her bir element için Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki ortalama kimyasal analiz değerleri sırasıyla; 10270, 215, 122, 4749, 1093, 15960, 59, 5, 89, 18, 10 ve 90 µg/L olarak bulunmuştur. Elde edilen sonuçların genel olarak Dünya Sağlık Örgütü ve Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı’nın izin verilebilir değerleri ile uyumlu olduğu görülmüştür. Ayrıca dünya üzerinde farklı noktalarda gerçekleştirilen benzer çalışmalarla da yapılan karşılaştırma neticesinde genel bir uyum gözlenmiştir. Jeoistatistik analiz kullanılarak her bir elementin çalışma alanındaki dağılımı belirlenmiş ve haritalandırılmıştır. Bu dağılım haritaları vasıtasıyla, numune alınmamış yerlerdeki suların da kimyasal dağılımları hakkında tahmini bir sonuç elde edilebilmiştir. Son olarak, bu çalışmada analiz edilen elementlerin insan sağlığı için olası etkileri ve hangi bölgelerin element fazlalığı dolayısıyla risk altında olduğu tartışılmıştır.; In this study, it was aimed to make an elemental analysis of the natural spring waters in 7 cities (Artvin, Rize, Trabzon, Giresun, Ordu, Gümüşhane and Bayburt) in the Eastern Black Sea region and to determine the elemental distribution of the entire region using geostatistical analysis with the help of this analysis. In accordance with this purpose, elemental analyses (Na, Al, P, Cl, K, Ca, V, Mn, Fe, Ni, Cu, Zn) were carried out with the help of ICP-OES device for 40 samples of natural spring water in Eastern Black Sea Region. The average chemical analysis values for each element in Eastern Black Sea Region were as 10270, 215, 122, 4749, 1093, 15960, 59, 5, 89, 18, 10 and 90 µg / L, respectively. The results were generally consistent with the permissible limits of World Health Organization and the Ministry of Health of the Republic of Turkish. In addition, a general harmony was observed as a result of the comparison made with similar studies carried out at different points in the world. Using geostatistical analysis, the distribution of each element was determined and mapped in the study area. By means of these distribution maps, an estimated result could also be obtained about the chemical distributions of waters in unsampled locations. Finally, the possible effects of the analyzed elements on human health and which areas being under risk due to excess elements were discussed in this study.
2017-01-01T00:00:00Z